Modern tıpta enjeksiyon, sıklıkla uygulanan temel işlemlerden biridir. Ancak bu kadar yaygın kullanılan medikal iğneler bile görünmeyen bir risk barındırabilir: Silikon yağ kalıntısı. Peki bu kalıntı neden oluşur, nasıl tespit edilir ve medikal analizleri kapsamında hangi yöntemlerle kontrol edilir?
İğnelerin deri altına daha kolay girmesi ve sürtünmenin azaltılması amacıyla üretim sırasında silikon yağ kaplaması yapılır. Bu uygulama enjeksiyon sırasında acıyı azaltırken, potansiyel kalıntı sorunlarını da beraberinde getirir.
Fazla ya da uygun olmayan şekilde uygulanan silikon yağ, vücut içine geçebilir ve özellikle intravitreal (göz içi) enjeksiyonlar başta olmak üzere:
gibi istenmeyen klinik etkiler doğurabilir.
Medikal ürün testi kapsamında gerçekleştirilen bu analizlerde genellikle şu adımlar izlenir:
İğne numunesi özel çözücülerle yıkanarak silikon yağ yüzeyden ayrıştırılır.
Silikon konsantrasyonu UV/VIS ya da IR spektrofotometri ile nicel olarak belirlenir.
Partikül formundaki silikon kalıntılar optik veya elektron mikroskobu ile gözlemlenir.
Medikal ürün testleri, yalnızca yasal gereklilikleri değil, aynı zamanda hasta güvenliğini sağlamayı da amaçlar. Özellikle tek kullanımlık steril ürünlerde partikül kontaminasyonu ciddi riskler oluşturabilir. Bu nedenle medikal ürün analizi sırasında silikon yağ kalıntısı da rutin kontrol parametrelerinden biri haline gelmiştir.
ISO 11040-4, ISO 8871-1 ve USP <797> gibi standartlarda medikal iğne üretimi ve silikonizasyon süreçlerine dair kriterler açıkça belirtilmiştir. Bu standartlara uygunluk, güvenli ürün temini açısından zorunludur.
Medikal iğnelerdeki görünmez riskleri ortadan kaldırmak, ancak detaylı ve uzman medikal analizleri ile mümkündür. Klinik başarıya giden yol, doğru ve güvenilir test süreçlerinden geçer.
Hayır, ancak uygun silikonizasyon yapılmadığında oluşma riski vardır.
Yüksek riskli uygulamalarda (göz içi, damar içi vb.) test yapılması önerilir.
İğneler, enjektörler, kanüller ve intradermal uygulama ekipmanları için uygundur.